26 Ocak 2012 Perşembe

Haddini aşan zıddına dönüşür!


Ne zamandır cevabını bulamadığım bir soruyla başlamak istiyorum. “ ne oldu? ne oldu da bu denli kırıldım?. Ne oldu da sevdiğimi iddia ettiğim insanları bir çırpıda hayatımdan çıkarabildim? Ve daha önemlisi ne oldu da bundan hiçbir rahatsızlık duymadım? Umudumu mu kaybetmiştim bencilleşmiş miydim? İstediğim şeyleri yapmadılar diye onları kaybetmeyi mi seçmiştim. İnanın hala daha bilmiyorum neden olduğunu nasıl olduğunu ama bir şekilde ben, kerem, sizi kaybettim ve işin garibi bundan bir an bile pişmanlık duymadım.
Sorun işte buydu. Neden sizleri hayatımdan çıkarmaktan pişmanlık duymadım? Sevdiğimi düşündüğüm insanların bana ters gelen, istemediğim davranışları beni kırabiliyorsa hayatımdan çıktıklarından sonra aynı insanların eksikliğini neden hiç hissetmedim. Yoksa sizi hiç mi sevmemiştim?
Bu soruları bir müddettir düşünüyorum inkâr edemem. Ancak bunların cevabını düşünmemin sebebi hayatımdaki bir boşluktan ya da mutsuzluktan değil. Aksine hayatımda ilk defa bir şeyler, hatta doğruyu söylemek gerekirse hemen hemen her şey, yolunda gidiyor. Böyle olduğu için mutluyum. Şahsım adına sizin de mutlu olduğunuzu tahmin etmekteyim. Ancak bu mutluluğu paylaştığım sayısız insanların arasında bir eksilme sezdim. 2 ya da 3 kişinin olması gerektiği yerde olmadıklarını gördüm. Bunun sebebiydi işte beni düşündüren. Bu insanlar bana ne yaptı da hayatımda var olmayı şu ya da bu şekilde sona erdirdiler.
Buna şu yüzden diyebilecek somut bir cevap üretememiştim ta ki iktisat tarihi hocamızdan bir söz duyuncaya kadar. “haddini aşan zıddına dönüşür”. Bu bir araya gelen kelimeler daha derin şeyleri düşünmeme sebep oldu. Sizi, sizi kaybedişimi. Ve bariz olan gerçeği görmemi sağladı. Ben size o kadar çok değer verdim ki. Sizin hayatınıza kendimi o kadar çok dahil ettim ki siz tarafından yapılan ya da yapılmayan bir davranış beni sizden uzaklaştıracak kadar üzdü. Yani size verdiğim değer beni önce size karışmaya teşvik etti. Sonra beni bencilleştirdi. Bu bencilleşme süreci beni,  bazı durumları gözden kaçırıncaya kadar yok etmeye devam etti. Sizin de kendi hayatınızın olması, aklınızın seçimlerinizin olduğu gibi durumlar bunlara örnek olarak verilebilir. Ki bu durumlar sizi sevmeme sebep olan değişkenlerin çoğunluğunu oluşturmaktadır.
Kısa kesmek gerekirse. Sizi kaybetmemin tek sebebi benim. Başka hiçbir şey değildir. Bu durumdan şikâyetçi miyim değil miyim bilinmez. Ancak hiçbir şey de bu yazıyı okuyanlara borçlu olduğum özrün yerini tutamaz.
Size haksızlık ettim, hayatlarınıza karışma hakkını kendime verdiğim için özür dilerim. Önerilerimi size dayattığım bundan dolayı da size kızdığım için özür dilerim. Bu bir “geri dönün hayatıma” yazısı değildir bunu söylemeliyim. Ancak sizi her hatırladığımda, sizden her bahsedildiğinde ya da herhangi bir insanda sizi gördüğümde, ne kızgınlık hissediyorum. Sizi anımsadığımda şapşal bir sırıtmaya engel olamıyorum. Paylaştığımız zaman aralığında gerçekten bana çok iyi geldiniz, çok şey kattınız. Ve son olarak bu arkadaşlığın sonlanmasında sizin hiç ama hiçbir hatanız, kusurunuz yoktu.
Sizi çok ama çok sevdim. Sadece bilin istedim.Umarım hepiniz en az benim kadar mutlusunuzdur. Allahım yolunuzu, bahtınızı açık etsin. Kiminizin eski dostu, kiminizin kuzeni, kiminizin kardeşi ya da daha eksiği, fazlası.. kerem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder