20 Şubat 2011 Pazar

susarım ben

Her gün yeni bir şeyler öğretse de insana, bazen daha önce öğrettiğini yeni insanlarla pekiştiriyor. Mesela samimiyetsizliği anlatıyor insana, suratına gülümseyenlerin maskelerden ibaret olduğunu. Arkandan neler neler konuşulduğunu kaçırıveriyor kulağına zaman. Samimiyetinden şüphe etmediğin, şüphe düştüğünde aklına, kendi paranoyaklığına küfredip yok ettiğin bir insanı, düşürüveriyor gözünden geri çıkışı yok. Paranoyak olmadığına sevinemiyorsun öyle zamanlarda. susuyorsun sadece.
böyle zamanların birinde yazıldı bu yazı da. Sahibi yok. Sahibi artık yok desem daha doğru olur aslında. Böyle zamanlar aslında kırılmaktan kırmaya geçen zamanların kuluçkası niteliğinde. Öyle olmam umarım da geçmişimize saygım kalır. Susuyorum artık ben sana. Diyecek söz bulamadığımdan değil ama. Konuşurdum tabi ama, inkar senin doğanda var. İnkar, yalan ve türevleri..Sadece bekliyorum. Delikanlı gibi karşıma geçip itiraf etmeni. Ben bunları bunları yaptım diyeceğin günü bekliyorum.O zaman konuşacağım seninle.Tartışacağız. Çünkü tartışmak uzlaşmanın ilk adımıdır.O güne kadar seninle uzlaşmayı bırak, işemeye gitmek istemiyorum artık. O zamana kadar yüzüne güleceğim, bir sorunun olduğunda yanında olduğumu sanacaksın. O güne kadar hiçbirşey değişmeyecek aslında. sadece o konuşacağın gün adam mısın değil misin onu belirleyecek.. Buradayım, bekliyorum..

11 Şubat 2011 Cuma

kediler ve köpekler

kediler var hayatımızda ve köpekler. Kimin  hangisin olduğunu saptamak zor aslında, hatta belki o kötü zamanınız gelinceye kadar imkansız bile..
kediler var hayatımızda, sevilmek istediği zaman gelen, sevmek istediği zaman baş ucumuzda beliren.Sevilmek istemediklerinde tırnaklarını düşünmeden etimize geçirebilen, canımızı acıtsa da kızamadığımız, ihtiyacımız olduğunda bulamayabildiğimiz. Bizden daha iyisini bulduğunda hiç düşünmeden terk eden. Zeki olduğunu bilen buna göre hareket eden. Kediler var hayatımızda, onları nereye bırakırsak bırakalım, dönüp bize gelip mutlu edebilen. Oysaki gelme sebepleri evimizi bizden daha çok sahiplenmeleri olduğunu anlayamadığımız. Kediler var hayatımızda korktukları zaman bize sıkı sıkı sarılıp onları korumak zorunda bırakan.Sevilmek istemediklerinde tırnaklarını düşünmeden etimize geçirebilen, canımızı acıtsa da kızamadığımız. Ayaklarımıza sürtündükten sonra tüy izleri kalan. kucağımıza çıkarken tırnaklarıyla iz bırakan. onca acıya rağmen azıcık da olsa okşamaya çalışırken  gitmeleri, başka birinin gelmesine bağlı olan. kediler var hayatımızda bizim sahibimiz olanlar.
Köpekler var hayatımızda. Salyalarını elimize yüzümüze bulaştıran.Ne zaman çağırsak koşturarak üzerimize çıkan. Dövüp sövsek bile bize küs kalamayan. Sevmek istediğimizde önümüze yatıp şapşal şapşal kuyruk sallayan, sevmeyi bıraktığımızda ise bize gitme diyen gözlerle bakan.Tehlike anımızda bizi korumak için varlığını ortaya koyan. Evimizi biz hariç diğerlerine karşı savunan. Koku duyusu kediden üstün olmasına rağmen bir yerde bıraktığımızda geri dönmeyen. Bulamadı sanırım diye düşünüp ona haksızlık ettiğimiz. Köpekler var hayatımızda ne olursa olsun çağırdığımızda baş ucumuzda beliren. Kimi bulursa bulsun o bir tabak yemeği vereni unutmayan. Köpekler var hayatımızda oyun oynarken canımızı yaktığında ona bağırdığımız. Canımızı yaktığını anlayıp özür dilercesine acıttığı yeri yalayabilen. Köpekler var hayatımızda yemeğini verdiğimizde her seferinde kafasını kaldırıp bir defa bizim gözlerimize bakabilen. Minnet duygusuna hayran olduğum yaratıklar var hayatımızda, köpekler var, bizim değerimizi bizden fazla bilen.
Sizin hayatınızda hangileri daha fazla?
Siz hangisisiniz?

hav hav..

7 Şubat 2011 Pazartesi

ilk yazı

haksızlık etmiş olurdum sana ilk yazını yarına bıraksaydım. artık hayatımdasın. hayatımın ne kadarını sana ayıracağımı. ama yine de olacaksın. belki melankolinin tavan yaptığı bir gecede buluşacağız seninle, belki de beni gıcık eden güncel bir olayın hemen sonrasında. belki yine AŞK ı anlatıcam sana, belki O olmayı beceremeyenleri. güleceğiz ama yazdıklarımıza belki hemen sonrasında belki yıllar sonra. ağzımız kahkahalardan iflas edince kıçımız girecek devreye. o devralıcak ağzımızın bıraktığı yeri. kalbimiz kırılacak belki, belki de kırdığımız bir kalpten özür dileyeceğiz affedilmeyeceğimizi bile bile. dedim ya ne olacağı bilinmez. ne kadar paylaşıcam seninle yaşa(ya)madıklarımı ne kadar yazıp yazıp sileceğim. kim bilir. sadece söz veriyorum sana. sayfalarını yalanlarla kirletmeyeceğim. isminin nerden geldiğini merak edersin belki. ekrana yaklaşıp mikrofona  ismini fısıldamak isterdim ezan sesiyle ama, saat erken daha, anca geyiğini yapıyorum. benle özdeşleşen bir şey olsun dedim adın. benim parçamı taşısın ki benimseyeyim. Ondan kekemelerim koydum adını. önemli birşeyler söylemeye çalıştığımda amacıma ulaşmama engel olan yanım. Belki de susmaya bu yüzden karar verdim artık. kim bilir? neyse uzatmanın alemi yok. merhaba!